Zamanda yolculuk henüz teknik olarak mümkün olmasa da kendinizi Geleceğe Dönüş’ün Marty McFly’ı misali bir çırpıda Ortaçağ Avrupa’sına fırlatmak gayet mümkün! Nasıl mı? Haydi zamanda yolculuk hissi veren ve insanı çocukluk masallarına döndüren Avrupa’nın 10 en güzel şatosuna yakından bakalım.
Disney logosunun ilhamı: Neuschwanstein Şatosu
Almanya’nın en kendine has bölgesi Bavyera’daki Hohenschwangau kasabası yakınlarında bulunan bu büyülü şato, aynı zamanda o meşhur Disney logosunda gördüğüz şato çiziminin de ilham kaynağı!
Buram buram kuzey havası: Ashford Şatosu
Bundan 700 küsür yıl İrlanda’nın en büyük ikinci kenti Cork’ta önce manastır olarak inşa edilen fakat gel zaman git zaman İngiltere kraliçesinin "kendini yenileme" mekanı haline gelen Ashford Şatosu, bugün çok özel davetlere ve asilzade düğünlerine mekan olmuş durumda.
Hak ettiği ilgiyi görmeyen fantastik bir yer: Peleş Şatosu
Kont Drakula efsanesinin doğum yeri olduğuna inanılan Romanya’nın Transilvanya bölgesinde yer alan bu şahane şato, yemyeşil bir korunun içinde ziyaretçilerini ağırlıyor. 1875 yılından beri dimdik ayakta duran bu gizemli şatonun duvarlarını ise orijinal Gustav Klimt eserleri süslüyor.
Resmen "kartal yuvası": Hohenwerfen Şatosu
Avusturya Alpleri’nin sarp bir tepesinde adeta bir "kartal yuvası" gibi duran bu şato Ortaçağ’da inşa edilen taş binaların en güzel örneklerinden biri. 11. Yüzyılda bir savunma kalesi olarak inşa edilen bu şato, daha sonraları hapishane ve malikane olarak da kullanılmış.
"Bildiğimiz" şatolardan değil: Pena Sarayı
Avrupa şatoları deyince aklımıza hemen gotik mimari unsurları yansıtan "karanlık" şatolar gelse de Portekiz’in başkenti Lizbon’a sadece 40 dk mesafede bulunan şehir Sintra’da bulunan Pena Sarayı bu algıyı birazcık sarsıyor! Iber Yarımadası’nı yansıtan rengarenk mimarisi ile hayran bırakan bu ilginç şatonun devasa korusunda inanılmaz bir botanik çeşitlilik de mevcut.
Gotik mimarinin zirvesi: Edinburgh Şatosu
Dünyanın en gizemli şatosu olarak da bilinen Edinburgh Şatosu öyle efsanelere konu olmuş ki, insanlar artık bu efsanelere inanır hale gelmiş. Gri, kasvetli ve gotik havası ile akla hemen hayaletleri getiren bu şato İskoçya’nın başkentinde sarp kayalıkların üzerinde yükseliyor.
Yeşillikler içinde saklı bir kale: Vajdahunyad Şatosu
Nefes kesen yapılarıyla ünlü Budapeşte’de bulunan ve yapımı 1908 yılında tamamlanan Vajdahunyad Şatosu, Tuna Nehri’nin kenarındaki konumu ve giriş kısmındaki dev aslan heykelleri ile özellikle Batı Avrupa’daki kalelerden birazcık ayrılıyor.
"Kış Kralı"nın evi: Heidelberg Şatosu
Almanya’nın güneybatısında yer alan romantik ve yemyeşil şehir Heidelberg’de en az şehrin kendisi kadar güzel bir de şato bulunuyor. Gotik ve Rönesans mimarisi etkilerini taşıyan Heidelberg Şatosu 1200’lerin ortalarında tamamlanmış ve "Kış Kralı" olarak anılan Frederick V. Elector Palatine’e de ev sahipliği yapmış.
Gerçek olamayacak kadar güzel: Mont Saint-Michel Şatosu
Fransa’da bulunan Normandiya ve Bretagne bölgeleri arasında yer alan bir ada komünü olan Mont Saint-Michel’in zirvesinde bulunan bu fantastik şato bugün gerçek bir cazibe merkezi. Aynı zamanda Umberto Eco’nun efsanevi romanı Gülün Adı’nın sinema uyarlamasına da set olan bu 44 nüfuslu ada komünü özellikle geceleri ışıklandırılan şato görünümü ile fotoğrafçıların da gözdesi.
Tam bir Rönesans güzeli: Chenonceau Şatosu
Tarihi 13. yy’a dayanan ve Fransa’nın en güzel şatoları arasında yer alan Chenonceau Şatosu, bir kemer köprü formunda tasarlanmış mimarisi ile Avrupa’da gördüğümüz pek çok şatoya göre oldukça farklı bir görüntü çiziyor. Loire Vadisi’ni ikiye bölen Cher Nehri üzerinde yer alan bu güzel şato bugün özellikle seyahat blogger'larının gözdesi.
Yorum Yaz